gallery

15 Ocak 2010 Cuma

NADASA BIRAKTIM KENDİMİ



Düşüncelerimi kendi halime bıraktım. Artık özgürler! Ne isterse yapabilir. Bağırıp çağırabilir , koşabilir,kahkaha atabilir isterse hüngür hüngür ağlayabilir hatta amuda kalkıp şahlanabilir! Ben karışmayacağım ne yaparsa yapsın bu onun sorunu bir süre.
Bıraktım iplerini akıl uçurtmamın. Kendince takılabilir bir müddet. Bunu ben istemedim tamamen kendi dileği. Ama bir şartla anlaştık? Bir süre sonra ondan en iyi verimi alabilmem şartıyla sözleştik ve tokalaştık ...
Şimdi napıyordur bilmiyorum ben ilk defa onsuz yazıyorum :)) Şimdilik bir problem yok ama arasıra çok sağlıklı düşünemiyorum. Buda yan etkisi olsa gerek.

Aklım benimleyken bir süre düşündüm de, tarlaları nadasa bırakıyolar ya? ( 1 yıl ekmeyip dinlendiriyolar toprağı, sonra 2.yıl daha fazla verim alıyorlar ya topraktan )
Heeeaa işte bende öyle bişey yapayım istedim kendimce. Beynimi kemiren düşünceleri bir kenara atsam hiç yoğunlaşmayıp onlara! Kendimi buharlaştırmadan uzaklaşsam bir süre bu düşüncelerden. Ya da yüreğimin kapılarını bir süre kapatsam tadilata soksam kendimi, uzun vadeli düşüncelere dalsam öyle kala kalsam sonrasında düşündüklerimle peşin karar alsam çok hoş olurdu dime? diye aynen böyle sordum kendi kendime.
Sonrasında bu fikri tuttum bir süre izdivaya çekildim. Düşündümm taşındım düşüncelerimin hamallığını yine kendime yaptırdım.Nakliye bedellerini ise ben karşıladım.
Seslendim içimdeki boşluğa! Sessizliğin içinde boğulacakken beni kurtaracak sese yine kendimden cevap aldım. Kendimle meğerse uzzzuuunnn bir süre konuşmuyormuşum bunu anladım. Çoktaann küsmüşüm meğerse kendime konuşunca benle işte o zaman anladım...
Zaman herşeyin ilacıdır diye ne güzel söylemişler söyleyenin ağzına sağlık! Tezcanlılık,sıcağı sıcağına bir işe karşılaşmak her zaman sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Elimizde hazır ilacımız da varken dikkatli olmak lazım. Düşüncelerimizi aceleye getirip şeytanı peşimize takmayalım. Sonra o işin içine girerse, bu kez biz çıkamayız işin içinden. O saatten sonra da mundar olur kalır! hayır da gelmez o işten! Bu nedenle nadasa bıraktım kendimi. Beni soran olursa nadastayım :))) olgunlaşan düşüncelerimin hasılatını toplamaya gidiyorum.
Leia ...
8 Ocak 2010 Cuma

YALNIZ DEĞİLİM Kİ !


Ne çok severiz kendimize yandaş bulmayı. Ötekinin, berikin çevremizdeki herkesin bizim gibi şeyler yaşamasını neden isteriz ki!
Başına kötü bir olay mı geldi? Gelir elbet insanız beşeriz haliyle şaşarız.
Müsait bir yapımız vardır kandırılmaya,aldatılmaya! Alışveriş yaparız kandırılırız çevremizde bizim gibi kandırılan başka insanların varlığını duyunca birden mutlu oluruz.
Neden???
Çünkü onlar bize yalnız olmadığımızı hissetirirler bu yüzden severiz onları!
''Valla aynı benim durumumu anlatıyor''
''Bende aynı duruma düştüm''
''Sadece ben degilim ki bak o da aynı şeyi yaşamış ben gibi '' bunun gibi bir dünya söz sayarız işte...
Ya boşver bunları sana ne arkadaşım, sen önce kendi haline bak! Laf gebeliği yapınca dejarz mı oluyorsun? Maduriyetini neden tek başına üstlenmeye cesaret edemiyorsun!
Kriz olur madur oluruz.Kendi halimize çare arayacağımıza aynı durumdan muzdarip insanlar ararız!
Niye?
Çünkü kolay olanı severiz. İçimizde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için çareler üretmek bizim için herzaman 2.plandadır.
Yanı başımızda bizden birilerinin olmasını yani ''öteki'nin'' yerini ''biz'den'' birinin almasını meğerse ne çok isteriz!
Zincirleme bir kazaya karışsak mutlu oluruz. Arkamızda tren katarı gibi madurları görünce gülümseriz.Acımızı bir kenara atıp diğer ''bizden'' olanlarla ahbap olmayı ortak paydada buluşmayı deneriz.
Niçin?
Çünkü aynı olayın birden fazla kahramanı vardır artık yalnız değiliz!
ALLAH korusun milyonda bir görülen bir hastalığa yakalansak inanın 2.3. bilmem kaçıncılar var mı diye bir araştırmanın içinde buluruz kendimizi!
Neden? Niçin? Niye?
İşte bu soru cümlelerini kendimize sormadan başkalarını cümlenin öznesi haline getirmek en kötü alışkanlığımız olsa gerek.
Sözün Özü; Ben mutlu olmuyorum benden birileriinin daha çevremde bulunmasına.
Aksine kızıyorum!
Tahammül sınırlarımı zorlayan durumlarla karşılaştığım zaman güya ''bizden'' olduklarını idda edenlerin ayağımın altında kalabalık yapmasına ise hiç mi hiç gelemiyorum !
Zaten ben madurum,çaresizim,kederliyim. Birde benden bir kaç tane daha olmasını inan hiç çekemem.
''Ötekiyim '' ben işte! Mukadderat , yapcak bişey yok ...
Leia ...
6 Ocak 2010 Çarşamba

ÇOCUKTUM UFACIKTIM ...



Atatürk '' Bugünün çoçukları yarın büyükleridir'' diye boşa söylememiş ya. Yeni bir yıllı daha karşıladık işte. Benim yaş kemale erdi de bu zaman nasıl hızlı geçti bir aklım ona ermedi!
Klasik bir geyik laf vardır ya, içimde ki çoçuk büyümedi diye. Benim büyüdü!!! Büyüdüğüne pişman oluyor malesef. Nolurdu ki sanki çoçuk kalaydım?
Günlerden yakın bir geçen günde, iş olsun diye ortaya attığım bir laf öğle molasında meğerse kaç kişinin bam teline değmiş ki, orada bulunan kişişlerin akorduna hemen bir ayar çekmişti.
İş ortamı ağır gelmiş olacak ki muhabbet konumuz birden çoçukluk döneminde ki oynanan oyunlara geldi. Nasıl geldi, Neden geldi? diye sorgulamaya hiç gerek yok geldi bir şekilde işte.
Çoçukken kaygısız geçen günlerimizin anılarını dökülü verdik birden,tamamen kendi özgür irademizle...
Çoçuktum ufacıktım top oynadım acıktım. Evet sadece acıktığımız zamanlarda uğrardık eve. Ekmek arası ile ilk tanışmam o zaman dilimlerinde oldu. Oyun kaçmasın diye atlıyorduk ögünleri. Çeşitli oyunlar oynuyorduk zamana aldırmaksızın. Misket oynayıp kendi arkadaşlarımızı yenerek başladık doyumsuz hırsımıza. (favori bilyeme onlarca bilye verdiler de uğuruna inandığımdan kimseye yar etmemiştim.) Oyun kartlarından futbolcu resimleri kazanır yapıştırırdık güzelce, nedense hep bir ikisi eksik olurdu. (Bakkalın oyununa gelip eksikleri tamamlamak için harçlıklarımızı seferber etmiştik.)
Gazoz kapağının şuan bir degeri yok belki ama o zaman çok önemli bir oyun aracıydı.Bakkal önünden tek tek toplardık. Haftada bir mahalleye gelen sinek öldürme aracının egzosunu içimize çekmek için birbirimizle yarışır,giden aracın peşinden hep giden taraf olurduk. Kızlarla ortak oyunlarımız yoktu pek fazla ama onlarlada saklambaç,seksek,yakartop,dokuztaş,ip atlama gibi oyunlarla aramıza köprü kurmasını da bilecek kadar sosyaldik. Akşam havanın kararmasıyla anne sesinin duyulması an meselesiydi ama biz biraz daha diye oyuna doyamazdık. Bir benjamin bir tsubasa vardı ki , okul dönüşü onları seyretmek için iple çekerdik.(Japonları ilk onlarla sevdim) Bir gol olacak diye bazen günlerce beklerdik de top kaleye bir türlü girmezdi.
Kavgalı,dövüşlü filmlerden sonra kendimizi hızla sokağa atıp, filmde gördümüz teknikleri arkadaşlarımız üzerinde denemeye kalkardık ki bu arkaşlığımızı hep küsle sonuçlandırırdı. Ne kadar birbirimize kızsak darılsakda çoçuklar küs kalamazdı. Beş dakkika sonraki oyuna bir şekilde küs arkadaşınla barışmış şekilde beraber katılıp hatta aynı takımda yer alırdık.
Hafta sonları okul tatilini iple çeker, okulun olduğu günlerden daha erken kalkıp belirli çizgi filmleri seyrederdik. ( o kadar tatlı gelirdi ki) Mahalle kavgaları,mahalle maçları,mahalle takımı vss hep birliktelik duygusu vardı içimizde. Kötü bişey yapmışsak haber çabuk yayılırdı. (korkardık) Evde kilolarca meyva varken uzak komşularımzın bahçesine dalmak için operasyon planları yapardık. İşimiz bitmeye yakın içimizden bir işgüzar hep ''Bahçeyeeee dalaaaan vaaaarrrr ''diye bağırarak işi pok eder hızla kaçışırdık. Abiler vardı mahallemizde onlara özenirdik. Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için hareket ederdikte iş oyuna gelince yine kendimiz olurduk. Tahtadan kılıçlarımız,sapandan oklarımız vardı. Sapan ve uçurtma yapmak gibi oyun araçlarıyla ilk kişisel becerilerimizin temelini atmıştık.
Komşunun zillerine basıp kaçardık.(Başkasına rahatsızlık vermek bizi rahatlatırdı) Hemde bununla öyle bir eğlenirdik ki.Komşu amca peşimizden kovalar da bir türlü yakalayamazdı.
Kar yağar kayak yapar kayardık. Bilyeli araçlarımız vardı yokuş aşağı o bizi taşır yokuştan yukarısına hiç karışmazdı.Kardan adamımız,çim adamımız bilmem nelerimiz vardı.
Teknolojinin ilk gelişme dönemleri ile çoçukluğumun bitiş dönemi hemen hemen aynı dönemlerde kesiştiğinden, apartman çoçuğu olmadım hiçbir zaman çok şükür.
Bu çoçukluk anıları var ya tükenmez bir hazine anlat anlat bitmez valla.( daha çeyregini anlatmadım bile ) O kadar güzel bir dönemi neden tasarruflu harcamadım da tükettim diye ara ara tatlı tatlı kızarım kendime. Geçen zaman gelmiyor iştee. Ben de böyle zamansız yerlerde iç geçirerek, iş ortamlarında lollipop zamanlar düşlüyorum. Zora geldiğim zamanlarda çoçukluk anılarına sığınarak kaçış yolu arıyorum. Kaygısız, tutarsız,sorumsuz yaşamak istiyorum.
Olmayacağını artık geçde olsa kabullendim nihayet !
Mecburen yapcak bişey yok bu saaten sonra diye attım içime.
Özlemimi bende böyle anlatarak gideriyorum naparsınız işte ...
Leia ...
2 Ocak 2010 Cumartesi

Mukadderat , Yapcak Bişey Yok




Mukadderat, yapcak bişey yok ...
Nedendir bilmem son günlerde sıklıkla kulandığım bir cümledir. Nerden dilime dolandı bir bilsem!
Arkadaş başından geçen bir olayı (önemli veya önemsiz ) uzun uzun anlatıyor ben süper dinleyici poziyonunda yerimi çoktan almışım. Cümleye noktayı koymuştur artık.
Ve benden gelen cevap yalnızca şöyledir :
Mukadderat, yapcak bişey yok :))) Bu sözü söylerken o kadar çok eğleniyorum ki anlatamam.
Yapcak çok şey var aslında , belki biraz sonrasında muhtemelen yapıcamda ama bu sözü sarf etmeden yapamıyorum çok tuhaf dime? Bu laf bir de öyle yerlerde kullanılır ki harbiden de yapacak bişey olmaz o an! Kendini teseli edebileceğin ancak kendinden teyit aldığın zamanda seni rahatlatır bu sözler.
Düşünsenize siz ciddi ciddi birşeyler anlatıyorsunuz ,karşınızda ki kişi ''mukadderat,yapcak birşey yok '' diyip duruyor. .Çok sinir bozucu dime? Sinirlendim bak şimdi kendime !
demişim bir kere artık ''yapcak bişey yok'' :))
Annem gelirken ekmek al evde hiç ekmek yok diyor ''yapcak birşey yok'' diyorum :)) Bir bayan arkadaş ''Çok kilo aldım bu sıralar, nasıl zayıflayabilirim'' diye sordu bana. İstemdışı yapcak bişey yok dedim! Çok bozuldu :))) İşte bunun gibi bir çok zamansız yerlerde istemdışı kulanınca bu sözleri çok fena oluyor yaaee.
Cepte beş kuruş para yok ,yaş geldi geçiyor artık birşeyler yapmalı artık diyorum. Sonra işin içinden çıkamayınca yine aynı sözlere sığınıyorum.
''Mukadderat, yapcak bişey yok''
Uzun süreli seni götürmüyor bu laflar , bir yerden sonra ister istemez birşey yapasın geliyor.
Bir olumsuzluk bildiren bir cümle bu kadar mı pozitif hissetirebilir insanı. Şşaşştımm kaldım kendime haa. Yerinde zamanında kullanırsam daha güzel olcak bu kelamları, yoksa bir gün başıma ciddi bir şey gelcek.
Elinin kolunun bağlı olduğu durumlar olabilir, çaresiz kalırsın ama yine ufak bir kırıntı da olsa her zaman yapcak birşey vardır.Benim gibi kestirip artırmayın lütfen.
Daha çok şey yazacaktım. Bu absürt durumumla alakalı ama klavyeye temas eden yerlerime ivme geldi. Mukadderat diyelim , yapcak birşey yok! Yoksa yoktur diycek söze de artık gerekte yok ...
Leia ...