gallery

27 Şubat 2010 Cumartesi

BAKMAKLA GÖRMEK ARASINDA GİDİP GELMEK



Gözlerin güzel ama bakmasını bilmiyorsun. Bakıyorsun belki ama görmeyi beceremiyorsun...
Hani bazen olur da gözlerimiz dalar ya bir yerlere , hani öylece bakarken kaptırı veririz birden kendimizi. Öylece odaklanırız bir boşluğa ve orda öylece askıda kalırız. Hatta o an yanımızdan bir tanıdığımız geçer de görmeyiz. Sonra o göremediğimiz tanıdığımız kendisini görmezden geldiğimizi sanarak bize gönül koyar. Halbu ki gerçektende görmemişizdir o an. Zaten bakakalmak deyimide bu yüzden ortaya çıkmıştır. Peki bakmakla görmek arasında nasıl bir ilişki var? ikisi de ayı şey değilmi?
Aynı şey değil tabi ki !
''Bakmakla'' , ''Görmek'' aynı familyadan olsalarda arasında çok önemli nüans farkı vardır bunların.
Bir o kadar şiddetli geçimsizlik içindedir aile bireyleri.
Bu iki nokta arasında gidip gelmek anlık gerçekleşir. Bakmak üstünkörü anlık bir eylemken, görmek daha derinlemesine daha bir genel bakış açısı gerektirir.
Olaya bakış şeklimiz aslında bizim aynadaki suretimizin ta kendisidir. Ne kadar ufkumuzu aydınlatabilirsek o kadar kendimizi tanıyabiliriz.Bunu başarabildiğimiz takdirde baktıklarımızın çok ötesinde anlamlara ulaşırız sonrasın da çevremizdeki sırları keşfetmeye başlarız.
Vakti zamanında bir geometri hocamız vardı ve sürekli şöyle derdi : ''Zor soru yoktur! Sadece görünen soru ve görünmeyen soru vardır.'' aklıma o geldi birden. Görünen ve görünmeyen hep bir yerde durur aslında biz sadece ona ne kadarlık bir görüş mesafesindeyiz önemli olan bu.
Genel bir bakış açısı ve dikkat lazım bilinmeyene ulaşmak için.Tassavuf anlamında bilinmeye (görünmeyene) ulaşmak için ise sadece kalp gözünün açık olması yeterlidir.
Aynı olaya iki kişinin farklı yaklaşımlarda bulunması da sırf bu yüzdendir. Kötü bir durumla karşılaşıldığında, lanet okumakta olayı hayra yormak da bakış açımızın derinliğinden izler taşır.
Bir olayın birden farklı görünen tarafı olduğu için bardağın hep dolu tarafından bakmayı görmek, bakmakla değil tamamen görmekle ilgilidir.
Bu yüzden gördüklerimiz baktıklarımızdan çok daha önemli anlamlar yüklenir. Yükü ağır,görüş açısı derindir.Bize biz kadar yakında durur ama bir o kadar da uzaktır...
Leia ...

KARLA KARIŞIK TAHMİNLER



Dün akşam ki çok soğuk havadan, ayazdan sonra arkadaşlarla metoloji uzmanı edasıyla tahminlerde bulunmaya başladık. Kar yağardı yağmazdı derken çoğunluk yağar bu hava dedi. ''Askerliğimi doğuda yaptım kardan iyi anlarım. Bu hava banko kar toplar''diyen de oldu. kuru sıkıdan sallayanda mevcuttu. Her neyse bende yağar dedim. Az çok anlarız herkes gibi havadan sudan.
Bu kez de tamam kar yağacakta gece mi yağcak yoksa sabah mı yağar onu da tahmin edelim de öyle dağılalıma geldi muhabet! Haydaa ! yağcak işte saatini napcan arkadaşım. Çok meraklıysan aç metoroloji tahminlerini seyret dedim. '' Yok öyle tadı çıkmıyor ben kendim bilicem'' diyenler oldu. Üzerine bahis açsan adamlar saatine tahmin yapacak hea.Sonra işgüzar bir arkadaş ben karın sade ve lapa lapa yağanını severim sakın ola!
Karla karışık bilmem ne yağacak diyerek tahmin yapanınız olursa bir sonraki ocağa kadar konuşmam bak diye erkenden gönül koydu. Tam bu muhabbet esnasında Ordan geçen bir kaç öğrenci bize kulak kabartıp '' abi kar yağarsa yarın, okullar da tatil olur mu ? diye soru yöneltti ? Haydaa! buyur burdan yak! Bu konu uzmanlık alanımıza girmiyordu ki! zaten kar yere düşer düşmez İstanbul da okullar otomatikman kapanırdı. Biz de o tecrübelere istinaden o soruya da öngörüde bulunduk :)) Sonra ki öngörülerin neler olacağından korkmaya başlamıştım ( Türkiye - Ortadoğu Dış politikasına kadar sürmeden bu öngörüler ordan kaçmak gerekliydi ve öyle yaptım)
Neysee bugün öğleden itibaren kar İstanbul'u etkisi altına aldı da derin bir nefes aldık :))
Küresel ısınmanın etkisinde olan dünyamızın ve tahminlerinde yanılmak istemeyen arkadaşlarımın da bu kara ihtiyacı vardı. İyi ki yağdı...
Ocak ayı ; kış mevsimine ait bir aydı ve mutlaka kar yağması gerekliydi. Kış gününde haberlerde '' yazdan kalma bir günde istanbullu vatandaşlar sahillere akın etti' gibilerinden haberlerin sayısının her haftasonu kendini tekrarlaması bizim arkadaşları fena kızdırmış olacak ki , artık kar duasına çıkmaya ramak kalmıştı! Şükürler olsun, kar yağdıda hep birlikte derin bir ohhhh çektik!
İlk karın yere düştüğünü ve tuttuğunu gördükten sonra herhalde hepimiz sevindirik olduk. Bak ben bilmiştim, sölemiştim herkese gibilerinden öngörünün menzilliyle caka satmaktan da geri kalmayız artık...



Leia ...
8 Şubat 2010 Pazartesi

ÖZ SAYGI


Akacak kan damarda durmaz aktı ve gitti. Aradığım kanın yeni grubu belli oldu, kan grubum bundan sonra ki adı : ''ÖZ SAYGI''
Öz saygıma saygılar sunarak sözlerime başlıyorum. Peki öz saygı nedir? Sınavda sorulsa bu soru bana, hemen adından kelimeler türeterek yorum yapmaya çalışırdım ama isminden çok öte anlamlar içeriyor özünde. Kısaca öz saygı şudur budur demiycem uzun uzun anlatıcam sizlere kendimce!
1 haftadır yazamıyordum yazmayı gerçekten özlemişim. Kendimi nadasa bıramıştım ya kısa süreliğine ( tabi nerden bilceniz hepiniz! bunu ancak duyarlı vatandaşlar bilir) İşte o süre içerisinde çok şeyler düşündüm. Kendimle başbaşa kalıp beyin fırtınası yaptım biraz beynimi ceyranda bıraktım. İşe yaradığını sanıyorum.İnşallah öyledir. Gelellim ÖZ SAYGI'ya bu süre içerisinde okuduğum yazılardan edindiğim bilgilere göre kendimi eleştirdim! Maddeler halinde yazıp durmuş adamlar ve demişler ki; ''Eğer şöyle davranış gösteriyorsan yüksek öz saygıya sahipsin, eger bu şekilde davranışların varsa düşük özsaygı ile hareket ediyorsun ayağını denk al der gibi :)) İnsanları katagorilere ayırmışlar.

Öz saygı aslında kişinin kendine duyduğu güvene dayanır. Güven duyuyorsan kendine aslansın sen kaplasın yürüü bea kim tutar seni gibilerinden gaza hiç ihtiyacın olmaz. Kendince üstesinden gelirsin zaten her türlü işlerin.
Çeşitli etkenler bu sürecin gelişiminde etkiliymiş; çoçukluk dönemi,aileden alınan bilinçli eğitim (beni bilinçsiz eğitmişler bu arada ) , Eğitim yani okul dönemimizdeki gelişimlerimiz, Kişisel alışkanlıklarımız, arkadaş çevremizin sosyal etkileri, dostlularımız ve bunun dışında bi dünya abudik gubidik şeyler

İşte bu gelişim dönemlerinden başarıyla çıkan insanlardan olduğunuza inanıyorsanız. Karşılaştığınız sorunların üstesinden rahatlıkla gelebilirsiniz. (yalan yok ben zorlanıyorum! )

Özsaygının temelini değerlilik ve yeterlilik gibi kavramlar oluştururmuş. Bu duygulardan birini bile yeteri kadar hissedemediğimiz zamanlarda yaşamdan aldığımız doyum azalıyormuş hal böyle olunca kendimizi değersiz ve yetersiz hissedip, başkalarıyla kendimizi kıyaslayıp, onlar gibi olmak için can atıyoruz ve onların yaptığı işleri kıskanıyoruz. ( sonra ki aşamada herhalde ulaşamadığımız ciğere mındar diyoruz )

Özsaygı, eleştirilerle baş etme, eleştirilerden öğrenme yeteneğimizin ve mutluluğumuzun temelini oluşturur. Bu da hedeflerimize ulaşmadaki başarımızı belirler. Bu yüzden yeri gelicek önce kendini eleştircen yoksa hatalarına karşılık bedeli yine sen ödersin. Bir sonra ki hataların bedeli daha ağır olabilr. Başkası seni eleştirdiğinde ise tahamül etmeyi bileceksin.

Şimdi diyceksiniz Ey '' Blog Sahabı'' nerden geldi aklına bu öz saygı başka konu bulamadın mı? Başka konularda buldum ama Bunu yazmamın bir nedeni var! durduk yere gelmedi aklıma Öz Saygı .
Sabahları erken kalkmakta zorluk çekiyordum işin ucunda olunca mecbur kalkıyorsunuz, kalkmak zorundasınız sıcak yataktan! Sabahları bir uyanmak var bir de kalkmak var. Günlerdir uyanık halde (bilincim açık) yatakta dönüp duruyorum. Kendime 5 dakka daha yatayım kalkıcam diye söz veriyorum. Derken 5 dakkikalar birbirini kovalayıp duruyor. Sonra geç kalıyorum apart topar evden çıkıyorum! Yolda söyleniyorum kendime '' lan ne adamsın! 5 dakika uyudun da noldu boyun mu uzadı? Sıcak yatağı bırakmamaya çalışayım derken ayazda otobüs beklerken yine götün doncak'' !
Meğerse sabahları çalar saati ilk kurduğun zaman diliminde uyanmak bile kendimize karşı saygımızı gösteriyormuş! Çok şaşırdım duyunca ya! Ben hep saatimi erteler durururum, bu yüzden çok geç kalmışlığım vardır işime gücüme. Kendime öz saygım yokmuş megerse. Çok önceden kaybetmişim Öz Saygımı hükümsüzdür...
Sonra, topluluk içerisindeyken hep dinleyen olan,katılımcı olmaktan korkan! Fikrini beyan etmekten çekinenler, adına kararlar alınırken bu duruma hep seyirci kalan insanlarında öz saygısı iflas halindedir. Sakın bu durumlara düşmeyin. Kimse sizin yerinize karar vermesin! Grup içinde sürü psikolojisine bürünüp bir mor ineğin yalan yanlış kararlarına takılıp gitmeyin! Fikriniz neyse zikriniz de o olsun !
Hayır demeyi bilmemiz gerekiyor bazen. Herşeye evet dememiz bir süre sonra kendimizden taviz vermemize neden oluyor. O kırılmasın aman bu darılmasın ! Onları üzeceğime kendim üzülürüm gibilerinden davranışlarda bulunmak kendimizden tavizler vermemize neden oluyor! Biz evet dedikçe ağzımızdan evetler süzülüyor biz fark etmeden. Kendimize dair planlar yapamıyoruz bi başkasına evet dedikçe. Sonrasında başkalarına göre yaşamaya ayak uydurmaya çalıştıkça bir de bakıyoruz ki aslında başkaları için yaşıyoruz !!! İşte bu noktada öz saygı felan kalmıyor. (Özünü terk ediyor) Özünü terk eden saygımız , dipteyim sondayım depresyondayım diye ezgiler mırındanıp duruyor kendince!
Kendimize duyduğumuz saygı ne kadar yüksek olursa başkalarına da o denli saygılı ve sevgili yaklaşımlarda bulunabiliriz.
Konuyu dallandırıp budaklandırmadan dilerim ki ; her daim Öz Saygınız yüksek ve dengede olsun. Sürekli tavan yapsın kendinize olan saygınız, ...
Leia ...