gallery

6 Ocak 2010 Çarşamba

ÇOCUKTUM UFACIKTIM ...



Atatürk '' Bugünün çoçukları yarın büyükleridir'' diye boşa söylememiş ya. Yeni bir yıllı daha karşıladık işte. Benim yaş kemale erdi de bu zaman nasıl hızlı geçti bir aklım ona ermedi!
Klasik bir geyik laf vardır ya, içimde ki çoçuk büyümedi diye. Benim büyüdü!!! Büyüdüğüne pişman oluyor malesef. Nolurdu ki sanki çoçuk kalaydım?
Günlerden yakın bir geçen günde, iş olsun diye ortaya attığım bir laf öğle molasında meğerse kaç kişinin bam teline değmiş ki, orada bulunan kişişlerin akorduna hemen bir ayar çekmişti.
İş ortamı ağır gelmiş olacak ki muhabbet konumuz birden çoçukluk döneminde ki oynanan oyunlara geldi. Nasıl geldi, Neden geldi? diye sorgulamaya hiç gerek yok geldi bir şekilde işte.
Çoçukken kaygısız geçen günlerimizin anılarını dökülü verdik birden,tamamen kendi özgür irademizle...
Çoçuktum ufacıktım top oynadım acıktım. Evet sadece acıktığımız zamanlarda uğrardık eve. Ekmek arası ile ilk tanışmam o zaman dilimlerinde oldu. Oyun kaçmasın diye atlıyorduk ögünleri. Çeşitli oyunlar oynuyorduk zamana aldırmaksızın. Misket oynayıp kendi arkadaşlarımızı yenerek başladık doyumsuz hırsımıza. (favori bilyeme onlarca bilye verdiler de uğuruna inandığımdan kimseye yar etmemiştim.) Oyun kartlarından futbolcu resimleri kazanır yapıştırırdık güzelce, nedense hep bir ikisi eksik olurdu. (Bakkalın oyununa gelip eksikleri tamamlamak için harçlıklarımızı seferber etmiştik.)
Gazoz kapağının şuan bir degeri yok belki ama o zaman çok önemli bir oyun aracıydı.Bakkal önünden tek tek toplardık. Haftada bir mahalleye gelen sinek öldürme aracının egzosunu içimize çekmek için birbirimizle yarışır,giden aracın peşinden hep giden taraf olurduk. Kızlarla ortak oyunlarımız yoktu pek fazla ama onlarlada saklambaç,seksek,yakartop,dokuztaş,ip atlama gibi oyunlarla aramıza köprü kurmasını da bilecek kadar sosyaldik. Akşam havanın kararmasıyla anne sesinin duyulması an meselesiydi ama biz biraz daha diye oyuna doyamazdık. Bir benjamin bir tsubasa vardı ki , okul dönüşü onları seyretmek için iple çekerdik.(Japonları ilk onlarla sevdim) Bir gol olacak diye bazen günlerce beklerdik de top kaleye bir türlü girmezdi.
Kavgalı,dövüşlü filmlerden sonra kendimizi hızla sokağa atıp, filmde gördümüz teknikleri arkadaşlarımız üzerinde denemeye kalkardık ki bu arkaşlığımızı hep küsle sonuçlandırırdı. Ne kadar birbirimize kızsak darılsakda çoçuklar küs kalamazdı. Beş dakkika sonraki oyuna bir şekilde küs arkadaşınla barışmış şekilde beraber katılıp hatta aynı takımda yer alırdık.
Hafta sonları okul tatilini iple çeker, okulun olduğu günlerden daha erken kalkıp belirli çizgi filmleri seyrederdik. ( o kadar tatlı gelirdi ki) Mahalle kavgaları,mahalle maçları,mahalle takımı vss hep birliktelik duygusu vardı içimizde. Kötü bişey yapmışsak haber çabuk yayılırdı. (korkardık) Evde kilolarca meyva varken uzak komşularımzın bahçesine dalmak için operasyon planları yapardık. İşimiz bitmeye yakın içimizden bir işgüzar hep ''Bahçeyeeee dalaaaan vaaaarrrr ''diye bağırarak işi pok eder hızla kaçışırdık. Abiler vardı mahallemizde onlara özenirdik. Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için hareket ederdikte iş oyuna gelince yine kendimiz olurduk. Tahtadan kılıçlarımız,sapandan oklarımız vardı. Sapan ve uçurtma yapmak gibi oyun araçlarıyla ilk kişisel becerilerimizin temelini atmıştık.
Komşunun zillerine basıp kaçardık.(Başkasına rahatsızlık vermek bizi rahatlatırdı) Hemde bununla öyle bir eğlenirdik ki.Komşu amca peşimizden kovalar da bir türlü yakalayamazdı.
Kar yağar kayak yapar kayardık. Bilyeli araçlarımız vardı yokuş aşağı o bizi taşır yokuştan yukarısına hiç karışmazdı.Kardan adamımız,çim adamımız bilmem nelerimiz vardı.
Teknolojinin ilk gelişme dönemleri ile çoçukluğumun bitiş dönemi hemen hemen aynı dönemlerde kesiştiğinden, apartman çoçuğu olmadım hiçbir zaman çok şükür.
Bu çoçukluk anıları var ya tükenmez bir hazine anlat anlat bitmez valla.( daha çeyregini anlatmadım bile ) O kadar güzel bir dönemi neden tasarruflu harcamadım da tükettim diye ara ara tatlı tatlı kızarım kendime. Geçen zaman gelmiyor iştee. Ben de böyle zamansız yerlerde iç geçirerek, iş ortamlarında lollipop zamanlar düşlüyorum. Zora geldiğim zamanlarda çoçukluk anılarına sığınarak kaçış yolu arıyorum. Kaygısız, tutarsız,sorumsuz yaşamak istiyorum.
Olmayacağını artık geçde olsa kabullendim nihayet !
Mecburen yapcak bişey yok bu saaten sonra diye attım içime.
Özlemimi bende böyle anlatarak gideriyorum naparsınız işte ...

0 yorum:

Yorum Gönder